Macaristan, eğitimde ayrımcılığı durduracak bir politika geliştirmek zorundadır

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Daire, 30 Mart 2023 tarihli Szolcsán v. Macaristan (başvuru no. 24408/16) davasında, oy birliği ile:

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Ek 1 Numaralı Protokolü’nün 2. maddesi (eğitim hakkı) ile bağlantılı olarak 14. maddesinin (ayrımcılık yasağı) ihlal edildiğine karar vermiştir.

Dava, neredeyse sadece Roman çocukların okuduğu bir ilkokulda başvurucunun eğitimine ilişkindir. Başvurucunun komşu bir kasabadaki başka bir okula nakledilme talebi, okulun hizmet alanı içerisinde yaşamadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Ancak başvurucu, okuldaki öğrencilerin çeyreğinin kendisi ile aynı kasabada yaşadığını ve okulun toplu taşıma ile beş dakika uzaklıkta yakın bir mesafede bulunduğunu ileri sürmüştür. Başvurucu, gittiği okulda ders programının zayıf olduğunu ve düzgün bir eğitimden mahrum bırakıldığını iddia etmiştir.

Mahkeme, okula neredeyse sadece Roman çocukların gitmesinin ayrımcılığa yol açtığını tespit etmiştir. Mahkeme, Roman çocukların eşitsizlikleri düzeltmek için yeterli tedbirler alınmadan ayrı bir sınıfta ya da okulda eğitim görmesinin Devlet’in ırka ya da etnik kökene dayalı ayrımcılık yapmama yükümlülüğü ile bağdaşmadığını tekrar etmiştir.

Mahkeme, 46. madde (kararların bağlayıcılığı ve icrası) altında, Macaristan Devleti’nin söz konusu okuldaki Roman öğrencilerin ayrıştırılmasına son verecek tedbirler almasına ve aynı zamanda, Irkçılığa ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu’nun (ECRI) beşinci Macaristan Raporu’nda tavsiye edildiği üzere, eğitimde ayrımcılığa son verecek bir politika geliştirmeyi garanti altına alması gerektiğine karar vermiştir.

Temel olgular

Başvurucu Imre Szolcsán, 2005 doğumlu, Roman kökenli Macaristan vatandaşıdır ve Piliscsaba’da (Macaristan) yaşamaktadır.

2013/2014 eğitim-öğretim yılında başvurucu, Pliscsaba’da sıradan müfredatı olan tek devlet okulu olan Jókai Mór ilkokulunun birinci sınıfına kaydını yaptırmıştır. Bu okul yılında yalnızca dört öğrenci birinci sınıfa yazılmıştır. Kasabada bulunan diğer iki okulda belirli bir müfredat işlemektedir: Almanlar tarafından işletilen bir okul ve Katolik Kilisesi tarafından işletilen bir okul.

Jókai Mór ilkokulu ise, kasabanın toplam nüfusunun yalnızca %4’ünü oluştursa da, neredeyse sadece Roman çocukların gittiği bir okuldur. Başvurucuya göre, okulda öğretilen müfredat zayıftır; 2013 yılı eğitim verisi bu okulda eğitim gören öğrencilerin %10’undan azının ortaokula gittiğini göstermektedir.

2014 yılının Temmuz ayında başvurucunun annesi, oğlunun hafif öğrenme güçlüğü (işitme sorunu) ile daha iyi ilgilenecek şekilde donatıldığını hissettiği başka bir kasabada bulunan başka bir ilkokula nakledilmesini talep etmiştir. Bu talep, başvurucunun okulun hizmet alanı içerisinde yaşamadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Ancak başvurucu, okuldaki öğrencilerin çeyreğinin Piliscsaba’da yaşadığını ve okulun toplu taşıma ile beş dakika uzaklıkta yakın bir mesafede bulunduğunu ileri sürmüştür. Başvurucunun Pilisvörösvár eğitim makamına yapılan itiraz da reddedilmiştir.

Daha sonra 2015 yılında karar, başvurucunun eğitimde ayrımcılığa maruz kaldığı şikayeti altında yargı denetimine sunulmuştur ancak ilgili İdare ve İş Mahkemesi, başvurucunun naklinin reddedilmesinde belirleyici faktörün okulun konumu olduğuna karar vermiştir ve talebi reddetmiştir. Kúria’nın (Macaristan Yüksek Mahkemesi) incelemesine sunulan dilekçe de, okul seçme hakkının belirli bir okula kabul edilme hakkını yaratmadığı sonucuna varılarak reddedilmiştir.

2015 yılının Aralık ayında başvurucu, ayrımcılığa maruz kalmadan eğitim görme hakkını ileri sürerek, anayasal şikayette bulunmuştur. Ancak Anayasa Mahkemesi, on bir hakimden oluşan heyetle, anayasal bir sorun ileri sürülmediği gerekçesiyle başvuruyu reddetmiştir.

Şikayetler, usul ve Mahkeme’nin oluşumu

Avrupa Sözleşmesi’nin 14. maddesine (ayrımcılık yasağı) ve Ek 1 Numaralı Protokolü’nün 2. maddesine (eğitim hakkı) dayanan başvurucular, Roman kökenli olduğu için eğitim hakkında ayrımcılığa uğradığından şikayet etmiştir.

Başvuru, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne 20 Nisan 2016 tarihinde yapılmıştır.

Rosa Parks Vakfı davaya üçüncü taraf görüşü sunmuştur.

Karar, aşağıda isimleri geçen yedi hakimden oluşan Daire tarafından verilmiştir:

Marko Bošnjak (Slovenya), Başkan,
Péter Paczolay (Macaristan),
Krzysztof Wojtyczek (Polonya),
Alena Poláčková (Slovakya),
Gilberto Felici (San Marino),
Erik Wennerström (İsviçre)
Raffaele Sabato (İtalya)

ve ayrıca Liv Tigerstedt, Bölüm Yazı işleri Müdürü Yardımcısı.

Mahkeme’nin Kararı

Mahkeme, okul müdürünün Imre Szolcsán’ın kayıt talebini reddederken verdiği gerekçenin okulun hizmet alanında yaşamaması olduğunu kaydetmiştir. İtiraz sürecinde, eğitim makamı,
her gün oraya seyahat etmek “zahmetli” olacağından naklin başvurucunun yararına olmadığını belirtmiştir. Başvurucunun annesinin seyahatin yalnızca kısa bir otobüs yolculuğundan ibaret olduğu ve bir sorun teşkil etmediği açıklamasına rağmen, aynı argümana davayı inceleyen iki mahkeme tarafından da yer verilmiştir. Diğer yandan, Mahkeme, başvurucu ile aynı kasabadan olan diğer çocukların o ilkokula gittiğini kaydetmiş ve diğer çocukların Roman kökenli olup olmadığını bilmese de, bu okula kayıt yaptırabildiklerini gözlemlemiştir. Yine de, somut bir delil ya da istatistiki verinin yokluğunda, Mahkeme, başvurucunun başka bir nakledilme talebinin reddedilmesinin Roman olmasının bir sonucu olup olmadığına dair kesin bir sonuca ulaşamayacaktır.

Ancak, devlet yetkilileri tarafında herhangi bir ayrımcı niyet olmasa bile, Mahkeme, başvurucunun ilkokula gittiği 2013-20’den itibaren maruz kaldığı muamele farkı için nesnel ve makul bir gerekçe sunulamadığına karar vermiştir.

Mahkeme, özellikle, hizmet alanı içerisinde ikamet eden kişilerin %4’ünden azı Roman olmasına rağmen- başvurucunun okula neredeyse sadece Roman öğrencilerin gittiği ya da okulda zayıf nitelikte bir müfredat öğretildiği iddiasının taraflar tarafından tartışılmadığını kaydetmiştir.

Dahası, Mahkeme, Kúria’nın vardığı Jókai Mór okuluna neredeyse sadece Roman çocukların gittiği olgusunun yalnızca Roman çocukların okulun hizmet alanında yaşamasının bir yansıması olduğu ve bunun eğitimde ayrımcılığa yol açmadığı sonucuna katılmamıştır. Böyle bir sonuç, güncel nüfus sayılarıyla ya da hizmet bölgesinde ikamet eden kişilerin etnik dağılımıyla desteklenmemiştir. Ek olarak, her ne kadar Hükümet başvurucunun Piliscsaba’da bulunan diğer iki ilkokula -Katolik okulu ya da Alman azınlık okulu- kayıt yaptırabileceğini belirtse de, Mahkeme, diğer okulların başvurucuyu kabul edeceğinin kesin olmadığını not etmiştir. Gerçekten de başvurucunun annesi ile Alman azınlık okulunun müdürü arasındaki yazışma, bunun aksini göstermiştir. Dahası, Hükümet, başvurucunun annesinin o iki okulun işitme sorunu yaşayan bir çocuğa uygun şekilde donatılmadığı iddiasına karşı çıkmamıştır.

Mahkeme, halihazırda çeşitli bağlamlarda ve farklı Taraf Devletlerde Roman öğrencileri ilgilendiren birçok davada ayrımcı olmayan eğitim hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. Bu davaların bazıları, Roman öğrencilerin sistematik olarak farklı okullara ya da sınıflara yerleştirilmesi uygulaması ile ilgili iken, diğerleri, yerel makamların bir okulda aşırı derecede Roman öğrenci bulunmasına yönelik tedbirleri uygulamakta başarısız olmasına odaklanmaktadır. Roman çocukların eşitsizlikleri düzeltmek için yeterli tedbirler alınmadan ayrı bir sınıfta ya da okulda eğitim görmesi, Devlet’in ırka ya da etnik kökene dayalı ayrımcılık yapmama yükümlülüğü ile bağdaşmamaktadır.

Mahkeme, başvurucunun ayrımcı koşullarda eğitim gördüğü ve Devlet’in bu eşitsizliği düzeltmek için adım atma yükümlülüğü olduğu ve okulda Roman öğrencilerin fazla temsil edilmesiyle sonuçlanan ayrımcılıktan kaçınması gerektiği sonucuna varmıştır. Bu sebeple, Sözleşme’nin Ek 1 Numaralı Protokolü’nün 2. maddesi, Sözleşme’nin 14. maddesi ile bağlantılı olarak ihlal edilmiştir.

46. Madde (kararların bağlayıcılığı ve icrası)

Mahkeme, toplumun ırk ayrımı olmadan birlikte yaşamasının, demokratik toplumların temel bir değeri olduğunu ve bunun da kapsayıcı bir eğitim aracılığıyla başarılabileceğini vurgulamıştır.

Mahkeme, Macaristan Devleti’nin yalnızca Jókai Mór okulundaki Roman öğrencilerin ayrıştırılmasına son verecek tedbirler almasına değil, aynı zamanda, Irkçılığa ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu’nun (ECRI) 19 Mart 2015 tarihinde kabul edilen ve 9 Haziran 2015 tarihinde yayımlanan Macaristan Raporu’nda tavsiye edildiği üzere, eğitimde ayrımcılığa son verecek bir politika geliştirmeyi garanti altına alması gerektiğine karar vermiştir.

Adil tazmin (41. madde)

Mahkeme, Macaristan’ın başvurucuya manevi zarar için 7.000 Euro, masraf ve harcamalar için 4.537,50 Euro ödemesine karar vermiştir.

Karar yalnızca İngilizce mevcuttur.

Çeviren: Av. Benan Molu

Kararın tamamına buradan ulaşabilirsiniz: https://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-223709