Uluslararası Af Örgütü Türkiye başkanına idari para cezası verilmesi Sözleşme ihlalidir

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Dairesi, 9 Mayıs 2023 tarihli Korkut ve Uluslararası Af Örgütü Türkiye v. Türkiye (başvuru no. 61177/09) kararında, oy birliği ile, ihlal kararı vermiştir:

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinin (adil yargılanma hakkı/gerekçe olmaması) ve 11. maddesinin (toplanma ve örgütlenme özgürlüğü) ihlali

Dava, derneklere yurtdışından gelen fonları kullanmadan önce yetkililere bildirme yükümlülüğünü düzenleyen mevzuata uyulmadığı için Uluslararası Af Örgütü’nün Türkiye şubesinin başkanına idari para cezası verilmesine ilişkindir. Sözleşme’nin 6. maddesine ilişkin olarak Mahkeme, sadece yetkililer tarafından hazırlanan teftiş raporundaki sonuçlara dayanarak ve başvurucuların itirazlarına yanıt vermeyerek yerel mahkemelerin kararlarını yeterli şekilde gerekçelendirmediği sonucuna varmıştır.

Sözleşme’nin 11. maddesine ilişkin olarak ise Mahkeme, başvurucu derneğin cari harcamalarını karşılamak için uluslararası merkezinden aldığı mali katkıları yerel makamlara bildiren başvurucuların, söz konusu bildirimlerin gecikme olarak kabul edilip edilmediğini ve idari para cezası ile cezalandırılıp cezalandırılmayacaklarını öngörebilecek durumda olmadığına karar vermiştir.

İlgili Kanun’un Sözleşme’nin 11. maddesi uyarınca öngörülebilirlik şartını karşılamadığı ve sonuç olarak, söz konusu müdahalenin o dönemde kanunla öngörülmediği sonucuna varılmıştır.

Temel olgular

Başvuru, iki başvurucu tarafından yapılmıştır: 2002 yılında Türkiye hukukuna göre kurulan ve Londra merkezli Uluslararası Af Örgütü’nün Türkiye şubesi olan Uluslararası Af Örgütü Türkiye ve başvuruya konu dönemde başvurucu derneğin başkanı olan Türkiye vatandaşı Bay Yakup Levent Korkut.

2007 yılının Ekim ayında İstanbul Valiliği, başvurucu dernek hakkında denetim başlatmıştır. Teftiş raporunda derneğin faaliyetlerinde bazı usulsüzlükler olduğuna yer verilmiştir. Raporda, özellikle, başvurucu derneğin 2006 ve 2007 yıllarında 16 kez yabancı bir kaynaktan gelen fonları kullanmadan önce Valilik’e bildirme yükümlülüğünü yerine getirmekte geciktiği, bunun da Dernekler Kanunu’nun 21. maddesine aykırı olduğu belirtilmiştir. Rapor, Kanun’un 32. maddesi uyarınca dernek başkanına tespit edilen her bir usulsüzlük için idari para cezası verilmesini önermiştir.

2004 yılında yürürlüğe giren Dernekler Kanunu’nda, ilk olarak bankacılık ağı üzerinden yönlendirilmeleri ve ikinci olarak, bu tür fonların miktarının kullanılmadan önce idareye beyan edilmesi koşuluyla bir derneğin yabancı bir kaynaktan mali katkı alabileceği belirtilmiştir. (Kanun’un 21. maddesi) Ayrıca, bu yükümlülüklere uyulmaması halinde idari para cezası verilebileceği düzenlenmiştir. (Kanun’un 32. maddesi)

2008 yılının Ocak ayında İstanbul Valiliği, başvurucu derneğin başkanı olarak Bay Korkut’un yaklaşık 5,283 Euro idari para cezası ödemesine karar vermiştir. Bay Korkut’un bu karara yaptığı itiraz reddedilmiştir.

Bunun akabinde Bay Korkut, para cezasının veriliş şeklinden ve söz konusu mevzuatın başvurucu derneğin cari giderleri ödemesi amacıyla uluslararası merkezinden gelen fonlara uygulanamayacağından şikayetle dava açmıştır. Uluslararası Af Örgütü’nün merkezinden gelen on ödeme (denetim sırasında henüz tamamlanmamış bir ödeme hariç, hepsi tamamlandıktan sonra üç aydan kısa bir süre içerisinde bildirilmiştir), Uluslararası Af Örgütü’nün Norveç şubesinden gelen dört ödeme (yalnızca biri denetim sırasında henüz bildirilmemiştir, diğer üçü tamamlandıktan sonra bir aydan kısa bir süre içerisinde bildirilmiştir) ve yurtdışında ikamet eden kişilerden gelen iki ödeme (tamamlandıktan sonra bir aydan kısa bir süre içerisinde bildirilmiştir).

Bay Korkut, İstanbul Dernekler Dairesi Başkanı tarafından imzalanmış bir yazıyı Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunmuştur. Söz konusu yazıda derneğin bazı cari giderlerini ödemesi amacıyla bir derneğin uluslararası merkezinden derneğin Türkiye şubesine aktarılan fonların 5253 sayılı Kanun’un 21. maddesi uyarınca beyan edilmesi gerekmediği açıklanmıştır. Ancak yerel mahkemeler Bay Korkut’un iddialarını reddetmiştir.

Davada son yerel mahkeme kararı 2009 yılında Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilmiştir. Ağır Ceza Mahkemesi, bu sırada -2008 yılının Şubat ayında- bütün cezayı ödemiş olan Bay Korkut tarafından sunulan itirazları karara bağlamadan kararı onamıştır.

Şikayetler, usul ve Mahkeme’nin oluşumu

6. maddenin 1. fıkrasına (adil yargılanma hakkı) dayanan başvurucular, özellikle, söz konusu davada verilen yargı kararlarının gerekçeden yoksun olduğundan şikayet etmiştir.

11. madde altında (toplanma ve örgütlenme özgürlüğü), Uluslararası Af Örgütü’nün Türkiye şubesinin başkanı olan başvurucunun idari para cezası ödemesine karar verilmesinden şikayet edilmiştir.

Başvuru Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne 12 Kasım 2009 tarihinde sunulmuştur.

Karar, aşağıda isimleri geçen yedi hakimden oluşan Daire tarafından verilmiştir:

Arnfinn Bårdsen (Norveç), Başkan,
Jovan Ilievski (Kuzey Makedonya),
Egidijus Kūris (Litvanya),
Saadet Yüksel (Türkiye),
Lorraine Schembri Orland (Malta),
Frédéric Krenc (Belçika),
Davor Derenčinović (Hırvatistan),
ve ayrıca Hasan Bakırcı, Bölüm Yazı İşleri Müdürü.

Mahkeme’nin Kararı

6. Madde
Başvurucular, itirazlarını Bölge Mahkemesi ve Ağır Ceza Mahkemesi önünde birkaç ciddi gerekçeye dayandırmıştır. Mahkeme, başvurucular tarafından ileri sürülen itirazların önemsiz ya da yargılamanın sonucunu etkilemeye elverişsiz nitelikte olmadığına karar vermiştir. Ancak Mahkeme, yerel mahkemelerin kararlarında bu itirazların detaylı bir şekilde incelendiğini tespit edememiştir.

Bölge Mahkemesi, 5 Aralık 2008 tarihinde verdiği kararda sadece Valilik tarafından sunulan belgelere dayanmıştır. Ağır Ceza Mahkemesi ise, başvurucular tarafından sunulan itirazları karara bağlamadan, özet bir karar vermiştir. Başvurucu derneğin, Uluslararası Af Örgütü’nün Türkiye şubesi olarak derneğin uluslararası merkezinden ve yurtdışındaki ulusal şubelerinden aldığı fonları – bu beyanların ikisi geç bildirilmiş olsa da – beyan ettiğine dair sunduğu delil göz ardı edilmemelidir.

Mahkeme, yerel mahkemelerin, “ana” örgütün merkezinden gelen bu gibi fonların (5253 sayılı) Kanun’un 21. maddesi kapsamına girip girmediği sorusuna gereken önemi vermesinin çok önemli olduğunu vurgulamıştır.

Mahkeme ayrıca, Bölge Mahkemesi’nin kararını, başvurucu derneğin derneğin denetlenmesine ve davaya ilişkin diğer belgeleri 20 Kasım 2008 tarihinde sunmasının ardından hemen sonra, 5 Aralık 2018 tarihinde verdiğini not etmiştir. Bu şekilde, başvurucular davalarını ve ilgili delilleri duruşmada veya yazılı olarak sunma fırsatından mahrum bırakılmıştır. Böylece Bölge Mahkemesi, 5326 sayılı Kanun’un 28. maddesinde belirtilen usul kurallarına uymamıştır.

Mahkeme, yalnızca yetkililer tarafından hazırlanan teftiş raporundaki sonuçlara dayanarak ve başvurucuların itirazlarına yanıt vermeyerek yerel mahkemelerin kararlarını yeterli şekilde gerekçelendirmediği sonucuna varmıştır. Bu sebeple, Sözleşme’nin 6.maddesinin 1. fıkrası ihlal edilmiştir.

11. Madde

Mahkeme, Bay Korkut’a verilen idari para cezasının başvurucunun ve derneğin örgütlenme özgürlüğü hakkını kullanmasına müdahale teşkil ettiğine karar vermiştir. Müdahalenin kanuni dayanağı, Dernekler Kanunu’nun 21. maddesi ve İdari Suçlar Kanunu’nun 32. maddesidir.

Ancak başvuruya konu olayların meydana geldiği dönemde, uluslararası bir örgütün ulusal merkezi olan bir dernek tarafından, merkezden veya aynı örgütün yurtdışında bulunan ulusal şubelerinden gelen fonların toplanmasını düzenleyen belirli ve açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu kanuni boşluk, daha sonra 2020 yılında Dernekler Yönetmeliği’nin 18. maddesine eklenen yeni bir fıkra ile giderilmiştir. Dahası, bu dava, aynı derneğin merkezinden veya diğer ulusal şubelerinden gelen yabancı fonlar sebebiyle Dernekler Kanunu’nun 21. maddesinin gerekliliklerine uyulmadığı gerekçesiyle uluslararası bir kuruluşun ulusal şubesine idari para cezası verildiği tek örnektir.

Mahkeme, kanunların mutlak doğruluk veya katılıkla hazırlanmasının mümkün olmadığının ve bunun arzu edilmediğinin ve birçok kanunun zorunlu olarak az ya da çok genel terimlerle formüle edildiğinin bilincindedir. Ulusal mahkemelerin yargılama görevi, tam da kuralların yorumlanmasına ilişkin olarak ortaya çıkabilecek şüpheleri ortadan kaldırmaya hizmet etmektedir. Ancak Hükümet, söz konusu dava ile benzer koşullarda Dernekler Kanunu’nun 21. maddesinde belirtilen gerekliliklere uyulmamasının İdari Suçlar Kanunu’nun 32. maddesi altında bir idari para cezası uygulanmasına yol açabileceğini gösteren yerleşik bir içtihadın varlığını gösterememiştir.

Mahkeme, Sözleşme’nin 6. maddesi altında verdiği kararı hatırlatmış ve yukarıda belirtilen belirsizliklerin yerel mahkemeler kapsamlı bir adli inceleme yapmış olsaydı çözülebileceğini gözlemlemiştir. Ancak başvurucunun itirazını değerlendiren hakimlerin, özellikle söz konusu tedbirin gerekliliğini değerlendirirken, çeşitli menfaatleri dikkate aldıklarını gösteren hiçbir şey yoktur. Mahkemelerin kararlarının, yürütmeye bırakılan geniş takdir yetkisinin keyfi ve ayrımcı bir şekilde kullanılmasını engelleyecek yeterli ve etkili güvenceler içermediği açıktır.

Mahkeme, önceki kararlarında, Sözleşme’nin 11. maddesinde yer alan “kanunilik” kriterine uyulması için, kanunun, kişilerin belirli bir eylemin yol açabileceği sonuçları dava koşullarında makul ölçüde öngörebilmesine ve davranışlarını buna göre düzenlemesine olanak tanıyacak yeterli kesinlikte formüle edilmesi gerektiğine karar vermiştir. Söz konusu davada ise, başvurucu derneğin cari giderlerini karşılamak için uluslararası merkezinden aldığı mali katkıları yerel makamlara bildiren başvurucular, söz konusu bildirimlerin gecikme olarak kabul edilip edilmediğini ve idari para cezası ile cezalandırılıp cezalandırılmayacağını öngörebilecek durumda değildir.

Mahkeme, söz konusu davada 11. madde altında öngörülebilirlik şartının yerine getirilmediği ve sonuç olarak, o dönemde söz konusu müdahalenin kanunla öngörülmediği sonucuna varmıştır. Dolayısıyla, Sözleşme’nin 11. maddesi ihlal edilmiştir.

Adil tazmin (41. madde)

Mahkeme, Türkiye’nin başvuruculara maddi zarar için ortaklaşa 5,283 Euro, manevi zarar için ortaklaşa 2,000 Euro ve masraf ve harcamalar için 5,000 Euro ödemesine karar vermiştir.

Karar yalnızca Fransızca mevcuttur.

Çeviren: Av. Benan Molu
Kararın tamamına bu linkten ulaşabilirsiniz: https://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-224549
Kararın basın özeti çevirisi için: https://hudoc.echr.coe.int/eng-press?i=003-7642140-10526458